İskandinav ülkelerinin ata sporu gibi gördüğü kayaklı koşu branşında emin olun hiç bir şey gözüktüğü gibi değil.
Türkiye’de spor denilince aklınıza ilk hangi spor dalı geliyor desem eminim çoğu kişi futbol der. Çünkü medyanın ülkemizdeki algı operasyonu ne yazık ki bu yönde işliyor. Sporda arz talep durumu da buna göre şekilleniyor. Ülke sporu tamamen futbola teslim olmuş durumda. Üstelik bu durum sadece Türkiye için geçerli değil. Bir çok dünya ülkesi de spor dallarının kitlelere eşit dağılımı noktasında aynı sorunları yaşıyor.
Ancak bu durum iskandinav ülkeleri ve bazı Avrupa ülkeleri için geçerli değil. Evet bu ülkelerde de futbol popüler ancak diğer kayak sporları da futbol kadar popüler. Üstelik bu ülkeler kayak sporlarını kültürlerine ve yaşam tarzlarına dahil ederek benimsemiş durumdalar.
Nihayetinde dünyanın çoğu ülkesinde ve Türkiye’de kayaklı koşu sporunu aktif atlet olarak yapmaya başlayanlar zaten 5-0 yenik başlıyor. Hal böyleyken üst seviye bir yarışma organizasyonunda başarı çıtası kürsüden ilk 100’ler arasına girmek oluyor. Güncel durumda bir çok ülke ve sporcu için dünya klasmanında boy göstermek bile gerçekten çok maliyetli ve büyük emekler istiyor.
Bir bıçak imal edecekseniz seçececeğiz ham madde en dayanıklısı olmak durumunda. Bu durumda çelik yerine daha kolay işleniyor diye bakırı tercih etmezsiniz. Çelik bir bıçak üretmek için zaman ve iş gücü bakımından sabırlı olmaya ihtiyacınız olacaktır. Sabrınız yoksa vitrine koymak üzere bakır bir bıçak üretin gitsin.
Kayaklı Koşu sporu da tıpkı yukarıda verdiğim örnek gibidir. Dünya klasmanında kürsü görmek için öncelikle doğru sporcuları bulmak zorundasınız.
Doğru materyali seçtiğiniz, bu yeterli mi? kesinlikle değil.
Doğru materyali sabırla işlemek ve sistematik antrenman programınıza ısrarla sadık kalmak durumundasınız. Kayaklı koşu sporunda programın dışında hareket etmeniz sporcunuzu bir öğün antibiyotik almayı unutmuş bir organizmaya çevirir, sil baştan olursunuz. Velhasıl kayaklı koşu sporu çok çok nankör bir spordur.
Bunlarla birlikte her yıl doğru dönemlerde doğru antrenman evrelerini gerçekleştirmek durumundasınız. Bunları yaparken bir taraftan da yarış dönemlerinde sporcunuzu en üst seviyesine yani hazır duruma gitmeniz gerekiyor. Mental (zihinsel) hazırlık dönemleri ve servis hizmetlerinden tutun başarı için daha birçok parametre sayabilirim. Kürsü için bunların hepsi saat gibi tıkır tıkır işlemek zorunda.
Türkiye Kayak Federasyonu bu noktada başarıyı dert ediniyor ve ısrarla çok çalışıyor. Türkiye güncel durumda devler ligine yeni katıldı. Dünya klasmanında kürsü için daha katedilmesi gereken en az 5-10 yıla ihtiyacımız var.
Türkiye Kayak Federasyonu Kayaklı Koşu branşında yaptığı yatırımların karşılığını yavaş yavaş almaya başladı desek yeridir.
Uluslararası Kayak Federasyonu’nun (FIS) 2017-2018 sezonuyla ilgili yayınladığı 3. puanlama listesinde dünya çapında yaklaşık 3200 erkek sporcu yer alıyor ve şampiyonlar ligi olarak kabul gören World Cup yarışmalarına katılabilmek için sporcuların belli seviye yarışmalarda belli puanlara ulaşmış olması gerekiyor.
Bu kapsamda 09-10 Aralık 2017 tarihlerinde İsviçre’nin Davos şehrinde düzenlenen World Cup yarışmalarına dünya klasmanında 113 erkek sporcu davet edildi.
13 yıl gibi uzun bir aradan sonra Kayaklı Koşu branşında sadece en üst seviye sporcuların davet edildiği World Cup yarışmalarına Milli Takım Antrenörümüz Sebahattin Oglago nezaretinde sporcularımız Hamza Dursun ve Ömer Ayçiçek ile katılıyoruz.
Organizasyonun ilk günü yapılan sprint yarışmalarında Hamza Dursun 97. Ömer Ayçiçek ise 112. oldu.
Kayaklı Koşu branşında son 2 yıldır uygulanan yeni sistemin meyvelerini World Cup arenasında boy göstererek almaya başladık.
Bardağın boş tarafına bakmak kimseye bir şey kazandırmaz, sporun gelişimi için pozitif düşünmek zorundayız ve dolu tarafı da görmeliyiz.
Bu noktada hepimiz için eleştiri yapmak pek çok açıdan kolaydır. Yaptıkları işi ve kendilerini, beğenimize sunan insanlarla kıyaslandığında keyifli olduğu kadar rahat bir konuma da sahibiz.
Diğer taraftan olumsuz eleştiriler yazmak ve yazılanları okumak her zaman zevkli olmuştur.
Sabit fikir, takıntı ve bardağın hep boş tarafına bakma potansiyeli olan bizlerin yüzleşmesi gereken acı gerçek şudur ki, takıntılar ve sabit fikirlerle olumsuz nitelendirdiğimiz şeyler, başkaları için muhtemelen daha büyük anlamlar ve kazanımlar içerebilir. Bu mihvalde, elimizi taşın altına koymamız gerektiren zamanlar vardır. Ki bu da, yeni olanı anlamaya çalışarak ona inanmak ve savunmaktır.
Yeni gelişmeler, yeni gelenler, yeni yapılan işler, yeni yetenekler, yani “yeni olan” çoğu kez kabul görmez. Yeninin her daim dosta ihtiyacı vardır.
Türkiye’de, Alp Disiplini, Kayaklı Koşu, Kayakla Atlama, Biathlon ve Snowboard kış sporlarında son 4 yılda yeni deneyimler yaşıyoruz. Bu deneyimlerin uzun vadede dünya klasmanında başarılarla taçlanması en büyük arzumuz.